Powered By Blogger

28 Ağustos 2011 Pazar

BiG FiSH 7(***)/10

Son yılların en başarılı hikayeci yönetmenlerinden birisi Tim Burton..  Bir Beterböcek olsun, bir Edward Scissorhands olsun, efendim bir Corpse Bride olsun bunlar öyle herkesin yapabileceği filmler değil.. ve tabi Big Fish de aynı şekilde Burton’ın hayal kırıklığına kesinlikle uğratmayan ürünlerinden birisi..


Big Fish, bir babayla oğulun hikayesi.. William, babası Edward’ın başından geçtiğini iddia ettiği rengarenk hikayeleri dinleyerek, ve her birinin gerçek olduğuna inanarak büyülü bir dünyada çocukluğunu geçirmiştir..  Ancak yıllar geçip de William belli bir olgunluğa eriştiğinde tüm bu hikayelerdeki gerçek üstü unsurların farkına varıp, babasının gerçek olmayan masallar anlattığını idrak eder.. Yaşadığı hayal kırıklığı sonucu masal anlatmaktan bir türlü vazgeçmeyen babasıyla görüşmeyi keser.. Yıllar sonra babasının ölmek üzere olduğunu duyduğunda eşiyle birlikte eve dönüp onu görmeye karar verir.. dönüş yolunda tek düşündüğü babasının, anlattığı akıl almaz tüm bu masalların yalan olduğunu ve oğlunu bu saçmalıklarla büyüttüğünü kabul etmesi ve masal anlatmayı bırakması halinde onu affedebileceğidir... (hikayeden masala dönmem william'ın anlatılanlara bakışını vurgulamak içindir.. bilginize..)

-yaklaşşş çocuğum yaklaşşşş...

Ancak baba, her zaman olduğu gibi aynı masalları William’ın eşine de anlatmak ve tüm anlattıklarının gerçek olduğunu iddia etmek konusunda ısrarlıdır ve hiçbir sözünden dönmeyecektir..

-orada havalar nasıl :PPPP (ıyy kendimden tiksindim)

Olaylar gelişir..

Film boyunca yaşanan geri dönüşlerle babanın anlattığı bu olağanüstü hikayelere tanık oluyoruz ve tüm bunların babanın ısrar ettiği şekilde gerçek olup olmadığı konusuna daha çok William’ın gözlerinden bakıyoruz sanırım.. William ağırbaşlı, zengin bir hayal gücü olmayan ve hayat karşısında hepimiz kadar gerçekçi, kısacası sıradan bir insan.. Edward ise aksine, neşeli, eğlenceli, hayattan keyif almaya bakan ve kocaman bir iç dünyası olan bir adam..

Ewan McGregor, babanın gençliğini oynuyor ve oyunculuğuyla bir kez daha beni etkiliyor ve tabi ki filmin artıları arasında yerini alıyor.. McGregor’un oyunculuğu zaten “kendinden eğlenceli”.. doğal havası ve sıcaklığı ortamı kendiliğinden ısıtıyor..

Filmde tanık olduğumuz her hikaye eşit derecede ilgi çekici ve eğlenceli değil bazı sahneler bir yere götürmüyor ve gereksiz uzayabiliyor ama filmin bütünü içinde çok önemsiz bir yer işgal ettiğini söyleyebilirim..
Ama yine de, Big Fish, tüm o hikayelerin arasında  bir babayla oğlunun iletişiminin hikayesi.. ve tüm o eğlencenin ve renkli hayatın ortasında duygusal bir hikaye barındırıyor.. 

ve sonuçta anlıyoruz ki, aslında mesele anlatılan hikayelerin gerçek olup olmaması değil yeğen.. .. mesele, bu hikayelerin babanın hayatla baş etmesine yardımcı olduğu ve hikayeyi her kim dinlerse onu mutlu ettiği..

Özetleee, benim için özel ve güzel bir film.. biraz fantastik, biraz duygusa.. insana dokunmayı becerebilen bir hikaye.. belki sonu farklı olsa daha mı iyi olurdu.. malum final takıntım var.. evet sonu öyle olmasa bence daha iyi olurdu.. şimdi sonunu da anlatamam tabi ama, izlediğinizde beni anlayacağınıza eminim..

Sevgiler efenim..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder