Powered By Blogger

28 Ağustos 2011 Pazar

BEFORe SUNRISE 8/10

-hayatınızın en büyük aşk macerası sadece bir gece sürebilir mi ?

Uzun zaman önce akşamlardan bir akşam cnbc-e’de başlayan bir filme öylesine bir bakayım dediğimde, daha önce ne adını duymuşluğum ne de konusu hakkında bir fikir edinmişliğim olmayan bu filmi tam iki saat (reklamlar dahil) boyunca  yerimden kıpırdamadan izleyeceğimi, hemen ardından gidip dvd’sini klasiklerim arasına koyacağımı, duyguyla dolup taşacağımı, “ben de istiyorummmm allaammm” diye ciyak ciyak edeceğimi nerden bilebilirdim ki..

-aaah fransız kızları..

Before sunrise, Euro rail biletiyle Avrupada tren seyahati yapan Amerikalı Jesse ile trende tanıştığı güzel Fransız Celine’in hikayesini anlatıyor.. Jesse Avrupaya kız arkadaşıyla zaman geçirmeye gelmiştir ancak beklenmedik bir ayrılık olur ve elindeki biletle iki hafta Avrupayı gezmeye karar verir. Gezide son durağı viyanadır ve ertesi gün uçağına binip Amerikaya dönmesi gerekmektedir. Celine ise büyükannesini ziyaret etmiş, Paris’teki okuluna dönüş yolundadır.. Jesse bu güzel Fransızdan hoşlanır ve tren Viyanada durduğunda ertesi gün uçağına binene kadar beraber vakit geçirmeleri için onu trenden inmeye ikna eder..

“Diyelim ki bundan 10, 20 yıl sonra evlendin.. Sıradan bir evliliğin var.. Yanındaki sıradan bir adam.. o zaman durup bu anı düşüneceksin.. yıllar önce o durakta o yabancıyla inseydim acaba neler olurdu diye merak edeceksin.. halbuki şimdi benimle burada inersen, benim de ne kadar sıradan bir adam olduğumu görmüş olacaksın ve böylece aklında kalmayacak” –bu tarz bir şeydi söylediği :) bu lafın üstüne o trenden kim inmez ki :)


Trenden indiklerinde tanışırlar.. tanışırlar diyorum zira ikisi de beraber zaman geçirmek için trenden indiğinde birbirinin ismini dahi bilmemektedir..

Derken, Viyana yollarında sadece konuşarak, gülerek vakit geçirirler..

Ve bu film işte tüm bu 24 saatlik süreyi anlatmaktadır..

Tüm film iki insanın muhabbeti üzerine (daha fazlası değil) kurulu olup kimi bünyelerde sıkıcı etki yapabilir.. zira benim için unutulmaz, süper, mega olan filmi kuzenim izlediğinde 15 inci dakikada “oldu o zaman ya hadi çıkalım bişeyler yapalım” şeklindeki tepkisiyle filmden ne kadar etkilendiğini gayet belli etmiştir.

O kadar doğal, sıradan diyaloglar, hayattan, geçmişten, gelecekten, her şeyden… o kadar sıradan ama o kadar akılda kalıcı ve nasıl oluyorsa kesinlikle ilgi çekici.. Ethan Hawke (Jesse) ve Julie Delpy (Celine) arasındaki kimya öyle güzel tutmuş ki, gerçekten o ikisi tam da o sırada birbirine aşık oluyor, olmuyorsa da olmalı düşüncesine dalıyorsunuz…

Şiddetle tavsiye edilir..

Filmin devamı olan Before Sunset’i yazarken ilk filmin sonunu da anlatacağımı şimdiden belirteyim..

Sevgiler..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder